Kendimize İyi Davranmak: Beden Olumlama ve Öz Şefkat
Kökeni 1960’lara dayanan ‘’Beden Olumlama Hareketi’’[1]nin, her geçen gün daha da popülerleştiğini görüyoruz: Moda endüstrisi, artan talepler doğrultusunda beden olumlama ve kapsayıcı modaya dair harekete geçse de henüz tam anlamıyla bir ‘’zafer’’ ve ‘’eşit temsil hakkı’’ndan söz etmek ne yazık ki pek mümkün değil; daha kat edilecek çok yol var! Biz de her bir bireyin kendini hissettiği gibi ifade etmesinin gerekliliğine inanıyor ve her bedeni özgün hali ile önemseyerek, gözeterek ve kutlayarak moda tasarımına kapsayıcı bir bakış ile yaklaşıyoruz. Savunduğumuz felsefenin temelinde bedenimizle şefkatli bir ilişki kurmak ve onunla iyi hissetmek yer alıyor.
İçerisinde bulunduğumuz çevrede normalleştirilen güzellik algıları ve kalıplaşmış olan doğru – yanlışlar; bizleri bedenimize yabancılaştırıp benliğimizi olduğumuz gibi ifade etmemizin önüne geçiyor. Bu durum kendi doğru ve yanlışlarımız ile yaşamamızı zorlaştırıp günün sonunda da kendimize karşı öz şefkatimizi elimizden alıyor. Tüm bu sebeplerden ötürü, ‘’Beden Olumlama Hareketi’’ne ve her bir bedenin değerli görüldüğünü tecrübe etmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz.
Daha önce moda endüstrisinin her türden güzelliği ve boyutu kapsadığı; bununla birlikte, tüketicileri kendi bedenlerine şefkatle ve olumlu yaklaştırdığı bir dünya hayal etmiş miydiniz?
Yıllardır modanın sunduklarının özellikle kadınların büyük bir çoğunluğunda karşılığının olmadığı veya kendilerini moda olana layık hissetmediği aşikar… Dahası birçok kadın, podyumlarda ve reklam panolarında yer alan modeller ve bu modellerin taşıdıkları kıyafetlerin ‘’var olmayan’’ bir kadın imajını yansıttığını belirtiyor.[2]Biz hızlı modanın buyrukları karşısında durarak her bir bireyin kendi bedenleri ile barışık olmasını sağlayacak, beden olumlama değerlerine bağlı, kapsayıcı, yavaş ve sürdürülebilir bir moda anlayışı ile hareket ediyoruz. Çünkü, sadece ‘’belirli’’ bedenlerin görünür olduğu moda alanının ‘’gerçek’’ insandan ve dünyadan uzak olduğunun bilincindeyiz ve herkesin giyinirken kıyafetleri ile değerlerini eşleştirebilme hakkına sahip olduğuna inanıyoruz.
Hem bedenimizi hem de ruhumuzu olduğu gibi severek kendimiz ile dost kalabiliyor muyuz?
Kendimize sunduğumuz öz şefkat, iyi ve kaliteli bir yaşam sürmemizi, kendimizi olduğumuz gibi sevmemizi ve kabul etmemizi sağlayan biricik unsurdur. Öz şefkatin ne denli önemli olduğunu zor zamanlardan geçtiğimizde daha iyi anlıyoruz. Peki, bu zor zamanlarda benliğimize ve bedenimize duyduğumuz sevgiden ve şefkatten ödün veriyor muyuz? Üç bileşeni ‘’öz nezaket’’, ‘’ortak insanlık hissiyatı’’ ve ‘’bilinçli farkındalık (mindfulness)’’ olan ‘’öz şefkat farkındalığı’’, yalnızca acıyı veya olumsuz duyguları hissetmeyi değil aynı zamanda acıyı ve kendimize dair duyduğumuz negatif duygu ve düşüncelerin yatıştırılması için eyleme geçme motivasyonunu da sağlar. Karşı karşıya kaldığımız durumlar içerisinde kişiliğimizi ve bedenimizi sevmediğiniz zamanlar olabilir. Buna karşın öz şefkat, kendimize acımamızı veya kötü duygulardan kaçmamızı değil bu zor deneyimleri nazik bir bilinç ile kabul edip hayatımıza devam etmemizi sağlar. Özsaygıyı da beraberinde getiren öz şefkat sayesinde hiçbir kalıp ve sınırlama olmadan yalnızca ‘’gerçek siz’’ var olmaya devam eder. Biz, sadece genişletilmiş bir beden aralığı sunarak üretmekten daha fazlası olan, aynı zamanda öz şefkati ve beden olumlamayı merkezine alan bir felsefe ile hepimiz için tasarlıyor ve üretiyoruz.
Şefkatle Kalın!