SÜRDÜRÜLEBİLİR MODA VE KESİŞİMSEL ÇEVRECİLİK
‘’Ekonomi, toplum ve çevre’’ olarak üç temel alanı kapsayan ‘’sürdürülebilirlik’’ kavramının sürdürülebilir moda alanına dair en yeni ve her geçen gün güç kazanan bir akım haline geldiğini söyleyebiliriz. Moda endüstrisi petrol bazlı hammadde kullanımı; deniz ekosistemlerine zarar veren kirli sular, karbon emisyonları ve mikro plastiklerin oluşması sebebiyle ekosistemin kirletilmesinden büyük bir oranda sorumludur. Maalesef ki, atık olarak değerlendirilen ve ağır kimyasallar içeren giyim malzemeleri genellikle yakındaki nehirlere ve çöplüklere bırakılarak bölgeyi daha fazla kirletiyor ve kirletiyor. Atölye Ren olarak biz, hızlı modanın beraberinde getirdiği çevresel krizlerin önüne geçmek için yavaş, sürdürülebilir ve etik giyim pratikleri ve moda anlayışını norm haline getirmek için çalışıyoruz.
İklim değişikliği kötüleşmeye devam ederken, farklı coğrafyalarda ucuz işgücü olarak görülen işçiler, çevresel tehditlerin ve hazır giyim fabrikalarının sorumsuzluğunun ve riyakarlığının olumsuz sonuçlarının kurbanı haline geliyor.
Perakende moda endüstrisi 1950’li yıllarda çoğunlukla siyahi ve kahverengi tenli işçilerin gücüne bağımlı olmaya başlamış ve günümüze değin bu eğilim, küresel bir yayılım içerisinde varlığını sürdürmüştür. Bu noktada moda endüstrisinin karanlık yüzü ile karşılaşıyoruz: Yükün neredeyse tamamı beyaz olmayan kadınların ve çocukların omuzlarına bindiriliyor. Emeklerinin karşılığı olmayan ücretler, yetersiz çalışma koşulları, insan bedeninin, zihninin sınırlarını zorlayan hatta aşan çalışma saatleri ve insan haklarının ihlalinin yanı sıra birçok işçi kullanılan boyalar ve yöntemler sebebiyle zehirleniyor ve çeşitli hastalıkları da acı ile tecrübe ediyor. Bu sebeple, hazır giyim işçileri maalesef ki modanın çevresel zararlarından da birincil olarak etkileniyorlar. Bu haksızlıkların önüne geçmek amacıyla biz, üretim süreçlerinde şeffaflığımızı koruyup emeği geçen her bir bireye emeklerinin karşılığını vermeyi sorumluluğumuz olarak görüyor ve bu yaklaşımın endüstrinin normal hali olması için sürekli değişimi hedefliyoruz.
Sahip olduğunuz kıyafetlerin yapım aşaması süreçlerinin ve bu süreçlerin çok yönlü etkilerinin bilincinde misiniz?
2013 yılında dünyanın gördüğü en büyük hazır giyim endüstrisi felaketi olarak kabul edilen Bangladeş’teki Rana Plaza Fabrikasının çöküşü ve 1.100’den fazla işçilerin ölümü neticesinde ‘’Batılı’’ pek çok kişi ‘’ucuz’’a mal edilen kıyafetlerin gerçekte ne kadar ‘’pahalı’’ olduğunu gördü. Bu noktada ‘’kesişimsel çevrecilik’’in önemine değinmek oldukça önemli.
Peki, ‘’intersectional’’ yani ‘’kesişimsel’’ çevrecilik nedir? Basitçe ifade etmek gerekirse, hem sosyal hem de çevresel adaletin aynı diyalektik içerisinde eşit olarak dikkate alındığı bir çevrecilik biçimidir diyebiliriz. ‘’Kesişimsel çevrecilik’’ terimi, daha iyi bir gelecek yaratmak için kritik öneme sahip olmaya devam ediyor; çünkü günümüz dünyasında özellikle moda alanına dair kazançlar, genellikle insan sağlığı ve refahı göz ardı edilerek ve hak ihlalleri ile elde ediliyor. ‘’Kesişimsel çevrecilik’’ sayesinde, sürdürülebilir moda markaları sadece bir konu veya kişi üzerinde değil, birçok konunun dahilinde hem insanları hem de gezegeni korumayı düşünüp çözümler üretmek zorunda kalıyor.
Çevre üzerindeki etkilerinin yanı sıra sürdürülebilir bir markanın özünde, çeşitlilik, kapsayıcılık, temsil edilme eksikliği ve ‘’kesişimsel (intersectional)’’ yani bünyesine aldığı her bir unsurun birbirleriyle ilişki halinde olması konularını da içine alması ve bu değerler ile üretim yapması gerekliliğinin farkındayız. Biz, tek bir kıyafetin dahi birçok alandaki hem olumlu hem de olumsuz etkilerinin bilincindeyiz; bu hususta da üretimlerimizi yavaş ve etik değerlere sahip olarak yapıyoruz çünkü ‘’kesişimsel’’ ve ‘’kapsayıcılık’’ın bir trendden ziyade temel bir ilke olması gerektiğini ve bu hususların sürdürülebilirliği gerçek kıldığını düşünüyoruz.
(Blog görseli: Ece Sezen Bağcı)